BilgiDubai Dr. Şükrü BOZLUOLÇAY Röportajı

Konuğum, 2012 Ernst & Young, Entrepreneur of the Year Turkey Ödülü'nün sahibi Bozlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Şükrü BOZLUOLÇAY.

Sn. BOZLUOLÇAY ile bir Türk iş adamının yurtdışındaki yatırımları, yurtdışında iş yapmanın zorlukları ve avantajları, farklı coğrafyalarda farklı kültürler ile başarılı iş ilişkileri kurmanın püf noktaları, körfez bölgesinin geleceğine dair düşünceleri ve iş insanlarına tavsiyelerini kapsayan bir söyleşi yaptım. (AS: Alp Sarper)

AS: Dr. Şükrü BOZLUOLÇAY öncelikle hoşgeldiniz, bize biraz kendinizden bahseder misiniz lütfen?

Samsun doğumluyum, liseyi Samsun'da bitirdim. Sonrasında 1975 – 1989 yılları arasında İstanbul'da İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde önce tıp fakültesi, ihtisas ve kısa bir dönem de öğretim görevliliği yaptım. Bu arada iki buçuk yıl kadar da İskenderun'da mecburi hizmet için bulundum. 1989’dan bu yana da tamamen özel sektörde çalışıyorum. 1989 yılında o zamanlar batılı anlamda İstanbul’da açılan ilk özel hastanede departman şefliği görevini yürütmek için üniversiteden ayrıldım ve işte o günden bugüne kadar da özel sektörde sağlık işletmesine devam ediyorum.

 Daha önce de ticari deneyimlerim olmuştu ama esas büyüme sağlık sektöründe 1989’dan sonra gerçekleşti. Aşağı yukarı 25 yıldır bu sektör içerisindeyim ve daha çok "core business" sağlık içerisinde Nükleer Tıp olarak başladı. Nükleer Tıp departmanları kurduk işlettik ve bu departmanların her türlü sarfını imal ettik. Daha sonra Onkoloji buna eklendi. Özellikle Radyoterapi ve Medical Onkoloji son yıllarda işimizin önemli bir kısmını oluşturmaya başladı.

 

 Aşağı yukarı 9 ülkede 16 üretim tesisimiz var ve bunlardan önemli bir kısmında radyoizotop dediğimiz malzeme üretimi yapıyoruz, diğer bir kısmında tıbbi cihaz ve bir başka kısmında da daha farklı sağlık ile ilgili ürünler üretiyoruz

 Sağlık sektörü dışında da çok fazla olmamak kaydıyla endüstriyel alanda faaliyet gösteren şirketlerimiz de var. Bu şirketler, total iş gücümüzün %25 kadarını oluşturuyor. Mesela tren vagonu imal ediyoruz, bunun gibi NDT işleri yapıyoruz, yani tahribatsız muayene sistemleri. Bu alanlarda üretim tesislerimiz var ve 2000 kişilik bir ekip ile çalışıyoruz. Genel olarak  yaptığımız işler özellikle bunlar.

 Bazı şirketlerde de ortaklıklarımız var. Mesela MNT Şirketi bunlar arasındaki en eski şirketimiz ve  IFC’nin burada( Dünya Bankası'nın) % 33 kadar bir ortaklığı var. Radyoaktif üretim tesislerimizden Monrol’de %50 - %50 Eczacıbaşı ile ortağız ve bunun gibi bazı kritik ortaklık ve JV (ortak girişim)’lerimiz bulunmaktadır. Girdiğimiz işler teknoloji ağırlıklı işler, yani katma değeri ve bilgi değeri yüksek olan işlerdir. Daha düşük katma değerli işleri pek becerebildiğimiz söylenemez. Bu nedenle, mutfağında olmayacağımız ve içinde teknoloji olmayan hiçbir işe girmek ve dahil olmak istemiyoruz. Daha çok sermaye gerektiren işleri tercih ediyoruz açıkçası.

 Bu çalışma prensiplerimiz ile öncelikle bölgesel bir güç/marka, sonra da global bir marka oluşturmaya çalışıyoruz. Üretim alanlarımız batıda Amerika’dan başlıyor ve Avrupa Kıtası'nda Kopenhag, Varşova, Bükreş ve Sofya gibi şehirleri kapsıyor. Afrika’da ise Libya ve Kahire, Ortadoğu'da Dubai ve Kuveyt bulunmakta. Çeşitli ülkelerde iş yapmaya devam ediyoruz.

 

AS: Peki biraz geriye gidecek olursak, ticaret hayatına nerede ve ne zaman atıldınız diye sorsam ve öğrencilik yıllarınıza kadar gitsek ne derdiniz?

Benim ailem ticaret ile uğraşan bir aileydi. Tabii onların iş kolu manifaturacılıktı, yani bugünkü tabir ile tekstildi. Bu dedelerden gelen bir iş koluydu , benim uğraştığım iş kolu bundan  tamamen farklı. Doğduğumuz günden itibaren dükkanların içinde büyümeye başladık. Dolayısıyla insan ilişkileri ve  ticaret temel kuralları konusunda biraz alaylıyım. Oralarda başladı ve öğrencilik hayatım boyunca da ticarete devam ettim. Hem gıda hem de tekstil ticareti yapıyordum, ancak  bugünkü sağlık ağırlıklı işlerimize 1989 yılında başladım.

 

AS: Bugünlere gelene kadar yolda çeşitli sıkıntı ve zorluklar cekmişsinizdir. Böyle bir holding pat diye kurulmuyor, genç müteşebbislere dikkatli olmaları gereken konularda veya yapmamaya dikkat etmeleri gereken konularda nasıl tavsiyelerde bulunursunuz?

 Emek verilmeyen hiçbir işin, bir yere gelmek mümkün değil. Yapacağınız iş konusunda mümkün olduğu kadar detaylı araştırma yapmanız lazım ve bunu ülke bazında değil evrensel bazda, o sektörün detaylarına girerek yapmanız gerekir. Dediğim gibi teknoloji ve katma değer isteyen işler ile uğraşmak ve bunların hepsinin başında çok iyi bir ekip kurabilmek lazım. Yani siz isterseniz allame-i cihan olun ekibiniz yetersiz ve güçsüz ise sizi bir yere taşımaları mümkün değil. Çalışacağınız insanların mümkünse sizden daha iyi olmasına gayret edin ve onları destekleyin. Ahde vefayı her zaman ön planda tutmaya gayret edin, bilgiye önem verin ve öğrenmeye olan merakınızı hiçbir zaman kaybetmeyin.

 

 Bir şeyleri başarmanın kuralları zaten her yerde yazılı yani bir mucize beklemeyin. Bazı insanlar belki 100 sayfalık kitaptan 5 sayfa çalışarak o imtihandan geçebilir ama hayatta bana böyle bir şey olmadı. Şansınıza güvenerek  95 sayfayı okumamazlık etmeyin . Başarmak o kadar zor bir şey değil, başarmanın tarifleri her yerde yazıyor yeter ki bu merdivenleri teker teker çıkmayı bilin, çünkü atlanarak çıkılan merdivenler, zemini olmayan ortamlara hızlı geri dönmeye neden olabiliyor. Çok zeki olmaya da gerek yok, disiplinli olmak lazım  ve işi şansa bırakmamak gerekiyor. Benim kavramımda şans şudur; daha önce düşünülmüş hesaplanmış var sayılmış bir şeyin, önünüze geldiği zaman uygulanmasıdır. Şans hiçbir zaman köşedeki milli piyango bayiinden bilet alıp ona ikramiye çıkmasını beklemek değildir. En azından benim hayatımda böyle bir şey olmadı. Okumak, görmek ve bir işte kazanılan yatırımı yine  işe yapmak lazım. Ben o işten para kazandım gidip ev, yat, kat almak veya başka işlere bulaşmak akıllı bir iş gibi durmuyor.

 

AS: Peki Dubai’ye gelecek olursak, Dubai’ye ilk gelişiniz ne zaman oldu ve buradaki potansiyeli nasıl gördünüz?

 Benim buraya ilk gelişim, bir uzakdoğu seyahati sırasında iki günlük  boşluğum ile olmuştu. 1983 yılında esasında çok uzun süre evvel, 32 yıl önce geldim. Tabii Dubai bugünkü Dubai’den inanılmaz derecede farklı idi. Dubai Creek ve Deira çok farklı bir görüntü ile vardı, diğer kısımlar Marina, vs. ise yoktu. Ucuz bir yerdi onu da hatırlıyorum. Burada ki çok büyük hacimli yatırımlar hangi fizibilite mantığı ile nasıl yapıldı , hiçbir zaman anlayamadım . Esasında birçok batılı şirket için cazip bir yerdi burası, aslında bir Singapur yaratılmak istendi bölgede ve bence başarılı da oldular. Dubai, bir  şirketmiş gibi yönetilmeye başlandı ve başarılı olundu. Tabii ki bundaki en önemli faktör yabancı için polisiye güvenliğin olması, hakikaten Dubai güvenli bir şehir. Zaten bu güvenlik olmasa, Dubai hızlı bir şekilde çöküşe gider. Bence burası güvenli olmaya devam edecek gibi. Tabii bizim konularımıza bakacak olursak sağlıkta en önemli faktörlerden bir tanesi nüfustur. Nüfusun yoğun olduğu bölgelerde sağlık sektörel olarak anlamlı olur. Ona baktığınız zaman Dubai çok doğru bir yer değilmiş gibi duruyor. Nüfus olarak bakıldığında, Dubai’nin nüfusu sağlık yatırımı yapmak için, mantıklı durmuyor. Ama Dubai çevre bölgelerden çok insan çeken bir bölge ve ayrıca bölgenin zengin ülkeleri de bu şehre yatırım yapıyor. Biz Dubai’ye ilk yatırımımızı 2007 yılında yaptık ve burada söz sahibi bir grup ile işletme ortaklığı şeklinde başladık, hala da devam ediyor. Dubai, bu bölgedeki satış ekibimizin ve üretimin merkezi durumunda. Büyüme politikası olarak burada olmaya devam edip ve burayı üs olarak seçerek, bölgede büyümeye devam edeceğiz.

 

 AS: Körfez Bölgesi ve Dubai'de iş ilişkileri açısından ne gibi avantaj ve zorluklar ile  karşılaşıyorsunuz?

 Dubai eskiden olduğu gibi artık insanların yaşaması için maddi olarak çok avantajlı bir şehir  değil. Burada artık yemek, içmek, okul ve diğer giderler ucuz değil. Değişmeye başladı. Kavramlar  değişmeye başladı, ancak Dubai hala bir marka, insanlar çalışmaya gelmeye devam  ediyor, özellikle çocuğu olanlar için ideal. Daha uzun bir dönem Dubai cazibesini korumaya devam  edecek. Artık bir turizm şehri havası da aldı, dünyadaki çeşitli mimari projeler burada denendi ve  enteresan bir kavram oluştu. Bir çok proje var, fakat  bunun işlevselliği konusunda endişelerim de  var. Ancak, bizim Dubai maceramız devam edecek.

 

 AS: Peki buna istinaden farklı coğrafyalarda farklı kültürler ile başarılı iş ilişkileri kurmanın  püf noktaları var mıdır?

 Dubai tabii biraz istisna, burada çoğu insan yabancı buraya gelip iş yaptığınız zaman Dubai'liyim  diyen ve iş yaptığınız insan sayısı çok az, nüfusunun çoğunluğu yabancılardan oluşan kozmopolit  bir şehir. Değinebileceğimiz birçok şey var, özellikle sağlıkta bizim yaptığımız işler ile  ilgili  başladığımızda regülasyonlar yoktu bizle beraber başladı ve bunun avantajı da var dezavantajı da.  Dezavantajı, bilinmeyen bir şeyi tarif etmeye çalışıyorsunuz. Dolayısıyla karşı taraf  tedirgin  oluyor, acaba yanlış bir şey mi yapıyoruz diye. Tabii avantaj olarak da ilk siz yapıyorsunuz  ve  bugüne kadar yapılan yanlışları düzelterek daha ‘pure’ bir şekilde yapıp tarif edebiliyorsunuz.

 

 Her zaman yurtdışında iş yapmak laf ile kolay fiilen zordur. Herkesin dediği gibi algılar farklıdır, hak hukuka bakış açısı farklıdır. Biz bunu sadece Dubai için demiyoruz bunu batılı ülkelerde de görüyoruz. Yazılı kurallar var bir de yazılı olmayan kurallar var. Bilhassa katma değeri yüksek işlerle uğraştığınız zaman karşınıza duvarlar çıkıyor, yazılı olmayan kurallar çıkmaya başlıyor. Halbuki bu kurallar kendi şirketlerine çalışmıyor, fakat yurtdışından gelen şirketlere inanılmaz zorluklar çıkarırlar. Dubai de öyle bir şey yok açıkçası ama yavaşlık var mı? Var! Sadece Dubai'de değil, aynı şekilde doğu bloku ülkelerinde de bir yavaşlık söz konusu.

 

AS: Bölgeye yönelik 2015/2016 ve daha ilerisi için sağlık sektörü dışında düşündüğünüz yatırımlar da var mıdır?

 Dubai her ne kadar bir petrol şehri değilse de, petrol fiyatlarındaki   düşüş ve bu ülkeye yatırım yapan komşuların  ekonomilerden oluşması nedeniyle bir sallantı olacağı malum, büyük yatırımlar kızağa alınır tabii fakat petrolün 50 USD civarında seyretmesi ne kadar sürer belli olmaz, ama bana kalırsa bir - bir buçuk sene kadar devam eder. Bunun bizim dışımızda gelişen çeşitli nedenleri var. Düşük fiyatların dünyaya ne kadar avantajı oluyorsa da petrol üreten ülkelerde tabii ki dezavantajları oluyor. Eğer tüm ekonomileri petrole bağlı ise ve sanayi, turizm ve ticaret gelişmemiş ise o ülkeler muhtemelen bazı projelerini askıya alacaklardır. Dubai’de farklı bir dinamik var tabii, dolaylı şekilde petrole bağlı ,etkileneceğini zannediyorum. Dünya da etkilenecek. Bu belki de pozitif manada baktığımız zaman ders alınacak bir şey, dünya genelinde ham maddeden tutun gayri menkullere kadar. Ben bu işin dünyadaki ticareti daha doğru bir çizgiye getireceğini düşünüyorum ama tabii petrol fiyatlarındaki değişimin siyasi bir platform aracılığıyla geriye çekilmediği varsayımıyla söylüyorum ve daha doğrusu düşünmek istiyorum. O yüzden biz de bölgeye bölgesel yatırımcılar ile beraber girmenin daha doğru olduğunu düşünüyoruz. Risk alırken biz "know-how" ve katma değerimizi buraya getirip, bir takım yatırımların da yerel ortaklar tarafından yapılması kaydının daha doğru bir yöntem olduğunu düşünüyoruz.

AS: Petrolde 2014 Temmuz'undan beri %60 seviyesinde yaşanan düşüşün Türkiye'deki neticesi nedir?

 Şimdi bu iş Türkiye için olumlu , çünkü enerjinin çok önemli bir kısmını ithal ediyor. Tabii Türkiye’nin başka bir artısı KOBİ ağrlıklı üretim yapabilen bir ülke, bu açıdan baktığınız zaman Türkiye için biçilmiş kaftan. Türkiye’nin ticaret yaptığı ülkelere bakarsanız onların etkilenmesi Türkiye’yi o açıdan etkileyebilir ama genel olarak bulunmaz nimet gibi. Burada Türkiye başta olmak üzere tüm ülkelerin yatırımlarını şu dönemde mümkün olduğu kadar arttırıp üretimi hızlandırarak dünyada fiyat dengesini insanların geçinebilir seviyede üretim yapması için bir şans bu esasında. Bu durumun ne kadar süreceğini bilmiyorum bunu ıskalanyanlar için kötü olacaktır, tabii Amerika'daki ağabeyler ne kadar müsaade ederse böyle devam edecek gibi duruyor.

 

 Bölgede de bunun desteklemesinin nedeni Amerika'daki kaya gazı imalatı için gerekli teknoloji yatırımını mümkün olduğu kadar ertelemek amaçlı olabilir. İrana böyle bir ders verme gibi algılanabileceği gibi OPEC’in bunu desteklemesi yine kaya gazı teknolojilerine gerekli yatırımın yapılmaması için bir boyun eğme de olabilir. Bundan tabii en büyük kazığı Nijerya ve diğer Afrika ülkeleri yer, İran etkilenebilir ama Suudi Arabistan’ın gerçek manada çokta etkileneceğini düşünmüyorum, burada bizim bilmediğimiz dinamikler var veya bilip bilemediğimiz dinamikler var.

 

AS: Dünyanın öbür ucuna geçecek olursak, Amerika'da bir takım yatırımlarınız var mı veya ilerde kapitalizmin başkenti ABD’de ne gibi yatırımlar düşünüyorsunuz?  

 Burada maalesef diyorum hangi sektör olursa olsun bunun %50'si Amerika'dadır, yani "turn-over"ın %50'si ABD’dedir. Hangi işi yaparsanız yapın hiç kimse Amerika'yı es geçerek ben büyüyeceğim, dünya markası olacağım diyemez. O yüzden biz de Amerika'ya ilgi duyuyoruz. Amerika farklı bir ticaret sistemi uygulayan, hukuku ile ticari bakış açıları ile farklı bir ülke. Japonya nasıl farklı ise bizim kültürümüze, biz de öyleyiz. Biz mesela Avrupa Kıtası'na ticaret tarzımız ve hukukumuz ile daha yakınız. Ama Amerika çok farklı, orası gerçekten liberalizim ve kapitalizmin değişik bir boyutu, acımasızlığı da içeriyor adil davranmayı da. Ama inanılmaz büyük bir pazardan bahsediyoruz bu yüzden Amerika'da büyümeye devam edeceğiz. ABD’de son 6 ay - 1 senedir piyasalar toparladı ve yükseliş var. Gayrimenkul fiyatları artıyor ve dolayısıyla Amerikan parası değer kazanıyor. İmalat sektöründe, özellikle teknolojik imalatta Amerika biçilmiş kaftan çünkü insan, yani o konunun uzmanını bulabiliyorsunuz. Biraz evvel de bahsettiğim gibi biz Avrupa'da da teknolojik üretim yaptığımız için insanların çalışmaya bakış açısı ABD Avrupa arasında çok farklı olduğunu çok net gözlemliyoruz. ABD çok daha üretken. Avrupa'da işler kötü giderken millet ‘acaba tatilimiz nasıl daha çok arttırabiliriz’ derdinde. ABD hukuku, insan haklarını daha farklı yorumluyor . Amerikan firmalarının kasalarında para var, biz Türkiye'de daha zor şartlarda iş yapıyoruz. Genel olarak söylüyorum yani çok farklı dinamikler. Muhtemelen en fazla büyüyeceğimiz ülkelerin başında gelir Amerika.

 

AS: Bozlu Holding’in muhakkak hedefleri vardır, 5-10-20 yıllık hedefler gibi bunlardan biraz bahseder misiniz?

 2014 senesinde biz dizi konferanslar yaptık ve şirketler topluluğumuz için 2023 hedefleri koyduk. Nasıl bir Bozlu Holding olmasını istiyoruz diye görüşlerimizi ortaya koyduk. Altı ay kadar gruplar halinde çok yoğun çalışıldı. Buradaki başlangıç noktamız Bozlu Holding 2023 yılında, 1.25 milyar Dolar ciro yapan bir grup olacak, bu doğrultuda şirketler kendi yapacaklarını programlasınlar senaryolarını yapsınlar sene sene hangi cirolarda hangi mamüller, hangi imalatlar, hangi şirket alımları var diye tek tek raporlama yapıldı ve 2023’de buna göre hedef gösterildi. Hedef belirlemek çok önemli, hedef göstermeden belirlemeden büyümek zor. Dolayısıyla 2023 yılında 1.25 milyar Dolar ciro hedefleyen bir Bozlu Holding anayasası yazıldı, daha sonra yatırım planı yapıldı ve yol haritaları çizildi herkes ev ödevini aldı ve şimdi çalışıyor. Benim de işim bunları takip etmek, herkes ödevini yapıyor mu diye kontrol etmek.

 

AS: Şöyle bitirmek istiyorum, dünyaya açılmış bir Türk patron olarak genç kuşaklara, mevcut yatırımcı ve iş insanlarına iki üç cümlede ne gibi önerilerde bulunurdunuz?

 

Bir defa ben patron değilim onu söyleyeyim. Bizim böyle bir kavramımız yok. Türkiye’de genelde yanlış bir algı var,  insanlar yaptıkları işe aşıklar, yok yani bizim yaptığımız işlere dair herhangi bir aşkımız  yok. Aşk aileye duyulur, sevgiliye duyulur, çoluğuna çocuğuna duyulur ama bana göre işe aşık olunmaz. İş yarın satılabilir ve yerine yenileri alınabilir. O yüzden işin sahibi olmaktan ziyade işin yürütücüsü olmak, "100 sene sonra da bu şirket kalacak mı?" endişesi taşımak daha önemli. Sahibi Ahmet olsun Mehmet olsun, bence önemli olan odur. Biz aşağı yukarı on iki yıldır böyle bakıyoruz, tam kurumsal demeyelim ama işin kurumsal olabileceği kadar, bakış açımız bu. O yüzden bizde patron yoktur, icradaki yetkili arkadaşlar ne diyorsa sonuçta onların dediği olur, hatta orada benim oy hakkım bile yok, onu biliyorum. Onu özellikle de o dönemde ben istememiştim ve bugün doğru bir karar olduğunu düşünüyorum.

 

 Tabii genç arkadaşların ve Türkiye'nin bir şansı var, ülkemizde girişimci genç sayısı daha fazla. Türkiye'de herkes bir şey yapmak istiyor, daha evvel de söylediğim gibi yapmak istediğiniz iş kendi eğitiminizle alakalı bir şey ise işiniz biraz daha kolay. Aileden gelme bir iş ise o da biraz daha kolay ama hani sıfırdan başlayıp ben bir şey yapacağım diyorsanız yapmayı tasarladığınız işin mümkün olduğu kadar çeşitli coğrafyalarda karşılığı olması lazım. Yani bir işe emek verecekseniz, onu adam gibi modelleyin Dubai’ye geldiğiniz zaman veya Amerika’ya gittiğiniz zaman ufak değişiklikler ile adapte edebileceğiniz bir iş olsun. Gittiğiniz yerde Amerika'yı yeniden keşfetmeyin, dediğim gibi işin uzmanlarıyla çalışın, hakkını verin, uzmanların ne dediğini de dinleyin , laf olsun diye insan çalıştırmayın. Yapacağınız konuyu mümkün olduğunca iyi inceleyin. O işi beceren insanlar sizden daha üst değerde değil, buna inanın ve kendinize güvenin. Eğitime önem verin, mümkün olduğu kadar o konuyla ilgili seminerlere fuarlara güncel bilgiyi kaçırmamak adına iştirak edin, takip edin. Bunlar size önemli kapılar açacaktır. Çok iyi bildiğiniz işlerde borçlanmaktan kaçınmayın, çünkü Türkiye’de sermaye sorunu var, bu herkes için geçerli. Herkesin yatırım için para ihtiyacı var, o yüzden çok eminseniz doğru yoldaysanız borçlanmaktan kaçınmayın. Ama bu işte kazandığınız paraları başka yere harcamayın, burada sizin kişisel servetinizin hiçbir önemi olmamalı, işin zengin olması, devam etmesi lazım. Çünkü kurum böyle oluşuyor, öbür türlü Ahmet Bey zengin oluyor sadece, bu da kimseye yaramıyor. Ahmet Beye yaramadığı gibi memlekete de yaramıyor günün sonunda. O yüzden benim tavsiyem, iyi bir uzman ekip, cesaret, bilgi, deneyim bunların hepsini birleştirerek hareket edilmesi.

Samimi cevapları ve bize ayırdığı değerli zamanı için Dr. Şükrü BOZLUOLÇAY'a teşekkür ederim.

Alp SARPER - BilgiDubai Basın Muhabiri